Neden varız?

2024’ün ilk çeyreğinde kuruluşumuzu gerçekleştirdik. İkinci çeyreğinde ise kitaplarımız çıkmaya başladı. Kurucular, 2015’ten beri devam eden bir edebiyat fanzini olan Mevzular Derin Fanzin’in ekibinde yer alan kişilerdir.

Vahşi kapitalizmin süregeldiği dünyamızda, sanatın değerinin kâr ve para üzerinden ölçülmesine karşı çıkıyoruz. Edebiyatta yazarları tekdüzeliğe ve uysallığa iten piyasa mantığını reddediyoruz. Alışılmış çizginin dışında kalan, kârlı değil samimi olan yazarlar için alan açacağız. Para kazanmak ya da kâr etmek için değil, edebiyatımıza nitelikli eserler kazandırmak için çalışacağız. Yayınlarımızda minimal fiyatlandırma yaparak, sanatı daha erişilebilir kılacağız. Hedefimiz, yazarlarımızın eserleri ile edebiyatta bir çatlak yaratıp, bu çatlaktan yeni bir anlayış filizlendirmek.

Şimdilik iki şekli var. İlk olarak Kitapyurdu’nda bizi aratarak kitaplarımızı edinebilirsiniz. Kitapyurdu dışında da Shopier hesabımızı ziyaret ederek oradan da edinebileceğiniz gibi, fiziki teminin yollarını hala oluşturmaya çalıştığımızı da itiraf etmek istiyoruz.

Öncelikle elinize sağlık. Biz herhangi bir şekilde parayla kitap basmadığımız için sadece kendi çizgimize uyan dosyaları kabul ediyoruz. Tür veya konu kısıtlaması ise bulunmamakta. Dosyalarınızı editor@polemikyayin.com’a bir özgeçmiş ile gönderirseniz biz de size en geç üç aya dönüş yaparız. Olumsuz dönüşleri de yapacağız, söz veriyoruz. Sizi belirsizliğin karanlığına itmek istemiyoruz. Ama dosyanın neden reddedildiğine dair açıklayıcı bir yazı yazmamız tahmin edersiniz ki zor. O yüzden bizim yayınladığımız kitapları, temel metinlerimizi iyice inceleyip, bize öyle gönderim yaparsanız süreç iki taraf için de daha nitelikli ilerleyecektir.

Elbette hayır. Ne zaman kurulduğumuzu cevapladığımız sorularda da belirttiğimiz gibi, biz bundan önce fanzincilik yapan insanlardık. Yayınevi işiyle beraber fanzincilik alanındaki çalışmalarımız da devam edecek. Bunun yanında olduğumuz alanlarda edebiyatı kirletmeye çalışanlara karşı mücadele etmeyi sürdüreceğiz. Yayınevi, bizim için bir ofiste tıkılı kalarak tabelacılık yapma rahatlığı anlamına gelmiyor. Biz dükkancı değiliz ve olmayacağız. Polemik, bizim bugüne kadarki mücadelemizi büyütecek bir araç bizim için.

Birçok yayınevi var, evet. Nitelikli kitaplar da yayınlanıyor. Ama bizce yayınevi olmak sadece kitap basmak anlamına gelmiyor. Okurlarla kurduğu ilişkiyi müşteri-şirket üzerinden kurmak yeterli gelmiyor. Yayınevi, temsil ettiği çizgiyle var olmalı bizce. Bu bastığı kitapların yanı sıra, teorik olarak sunduğu zemin ve bu zemine oturttuğu üretimlerle değer kazanacak. Edebiyatta belirli tartışmaları bu zemine dayanarak açacak. Dolayısıyla yayınevi, romantizmi yapılacak ya da sadece kitap basmaya ya da ofislere indirgenebilecek bir şey değil bizim için. Daha ziyade edebiyat alanındaki fikirleri daha güçlü bir şekilde dile getirmek, yaygınlaştırmak için bir araç.

Hem de çok. Bir de bunu kârı öncelemeden yapmak, okurlara uygun fiyatlardan kitap sunmaya çalışmak, işi daha da zor hale getiriyor. Tüm sorulara cevap verirken vurguladığımız mücadele kavramı burada da geçerli. Ekonomik koşullarla da mücadele ediyoruz ve etmeye de devam edeceğiz. Doğru bildiğimiz yolda yürürken çıkacak zorlukları dayanışmayla aşacağız. Kendimizi bozmadan, sisteme teslim olmadan bir şeyler yapmak mümkün. Bunu kanıtlayacağız.

Ne istiyoruz?

Bizce zaten çok büyük bir yeri ve önemi var gençlerin. Ama bugün böyle değil. Birçok sebebi olmakla beraber gençlikten korkulması en temel sebep olsa gerek. Çünkü gençlik pes etmez, yılmaz ve korkmaz. Kolay sindirilmez ve düzenin devamlılığındansa yanlış giden şeylerin alaşağı edilmesini ister. Biz de genciz ve istediklerimiz de tam olarak bunlar. “Büyük” yayınevlerinin ya da dergilerin kapısında aylarca hatta yıllarca beklemeyi ve bizi hapsetmek istedikleri edilgen rolü reddediyoruz. Kendimizin kurduğu dergiler ve fanzinlerde bugüne kadar sesimizi yükselttik. Kendi alanlarımızı inşa ettik. Sansürsüz, hiyerarşisiz ve sömürüsüz bir alan deneyimini bu sefer de yayınevi alanında var edeceğiz.

Kapitalizm dediğimiz şey, hani Facebook’taki gönderilerde “gölgesini satamadığı ağacı keser” denilen. Biz tam olarak o ağacı kestirmeyecek, o gölgeyi de sattırmayacak olanlarız. Edebiyatın metalaştırılıp içinin boşaltılmasına, yazarların arasındaki uçurumu derinleştirmeye ve herkesi “best-seller” olmayı hedeflemeye mahkum bırakanların düzenini yıkacağız. Nitelikli ve özgün edebi dosyaları kitaplaştıracak, ulaşılabilir fiyatlardan halka sunacağız. Temel amacımız hiçbir zaman kâr etmek olmayacak.

“Büyük anlatıların öldüğü” denilen bir çağda yaşıyoruz. Bunu diyenlerin hedefi ise insanların bir araya gelmesini engellemek. Yan yana duracağız. Birlikte yeni bir edebiyat inşa edeceğiz. Bunu da her şeyin dijitalleştiği söylenerek basılının değersizleştirilmeye çalışıldığı bir çağda yapacağız. Dijitale karşı değiliz ama basılının yerini tutamayacak bir alan olduğu bariz. Basılı olan örgütler, basılı olan dönüştürür. Basılı olan mücadele aracıdır, mücadeleyi büyütür. Biz dijital alanda kendimizi anlatıp çalışmalarımızı duyururken basılı alandaki üretimlerimizle insanlarda bir şeyleri geliştirecek ve değiştireceğiz.

Birçoğumuzun pek sık duymadığı bir kelime özgünlük. Bunun sebebi var. Sanat alanında üretim yapanların temel motivasyonunun “para” olmasına çalışıldığı bir dönemde yaşıyoruz. Para etmeyen hiçbir şeyin değeri olmadığı söyleniyor bizlere. Sistem, düşünsel hegemonyasını tam anlamıyla kurabilmiş olmasa da birçok üreticiyi etkiliyor. Nedeni ise çok açık. Piyasa dediğimiz şey, yeni olandan farklı olandan ziyade, bugüne kadar satmış, tutmuş olanları tercih ediyor. Üretenleri de bu alanda üretmeye davet ediyor. Para ve şöhret vaatlerini, satış garantilerini burada veriyor. Süpermarketlerde gördüğümüz dergilerin tamamının kapağında ünlü insanların kafaları var. Bu rastlantı değil. Herkes Barış Manço’yu tanıyor. Herkes Kemal Sunal’ı seviyor. Cemal Süreya’lı bardak altlığı çoğu kişinin ilgisini çekiyor. Bu dergiler de üretimi bu ilgiye güvenerek yapıyor. İçinin dolu olmasını önemsemiyor, sadece etikete önem veriyor. Bu sadece bir örnek. Yayınevlerinde de durum aynı, anaakım edebiyat dergilerinde de. Biz Mevzular Derin Fanzin’de yıllardır bunun mücadelesini verdik. Özgünlük peşinde olan gençler olarak kendimiz gibi olanlara bir alan açtık. Bunu daha güçlü bir şekilde burada da yapacağız.

Her zaman gruplaşmalar olmuştur edebiyatta. Tarihteki örneklerine baktığımızda, bunların çoğunun akımlar veya dergiler üzerinden olduğunu görürüz. Bu gruplaşmalar çoğunlukla bir teorik temele yaslanır. Edebiyat alanında farklı düşüncelerin yaygınlaşmasına, ya da bazen sadece duyurulmasına dayanır. Bugüne baktığımızda da yine gruplaşmalar var. Ama bugünkülerin ekserisi akım yahut düşünceler üzerinden değil, kişisel husumet ya da çok sevmeler üzerinden. Büyük sermayeli bir yayınevinde bir şekilde editör olabilen biri, yayınevinin maddi imkanlarını kullanırken edebi kaygılar taşımıyor. O gücü kendi yakınlarını edebiyat dünyasında daha fazla öne çıkarmak için kullanıyor. Bu şekilde güçlenen birçok edebiyatçı da birbirlerini kolluyor. Gücün devamlılığını sağlamak için elbette. Bu da içeriksiz bir edebiyat ortamının oluşumuna katkı sağlıyor. Eleştiri yok. Kavgalar var ama edebi temele yaslanmayan kavgalar bunlar. Bunu değiştireceğiz. İsmimizden de tahmin edilebileceği gibi.

Sanatın içinin boşaltılıp suya sabuna dokunmayan eğlence ürünlerine dönüştürülmesine karşı çıkıyoruz. Kapitalizm, yarattığı korkunç yaşam koşullarını unutturmak için, oldukça uysal, statükoyu tehdit etmeyen ‘entertainment’ türü içerikleri öne çıkarıyor. Edebiyat dünyasında buna karşı çıkan, aykırı seslere ihtiyaç var. Polemik olarak, kafa karıştıran, eleştirel düşünmeye iten, mücadele yolları çizen, yani kısacası, polemik çıkaran bir edebiyat anlayışı sürdüreceğiz.

Shopping Cart
Scroll to Top